Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

süs ve gösteriş

  • 1 فخامة

    فَخَامَة
    1. asalet
    Anlamı: soyluluk
    2. itibar
    Anlamı: saygı
    3. azamet
    Anlamı: ululuk, büyüklük, görkem, heybet
    4. saygı
    Anlamı: hürmet, ihtiram
    5. şaşaa
    Anlamı: görkem, gösteriş
    6. ihtişam
    Anlamı: büyüklük, gösteriş
    7. haşmet
    Anlamı: göz alıcı ve gösterişli olma durumu, görkem
    8. kibir
    Anlamı: büyüklük, ululuk
    9. görkem
    10. ululuk
    11. şatafat

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > فخامة

  • 2 بهجة

    بَهْجَة
    1. kıvanç
    Anlamı: sevinç
    2. zariflik
    Anlamı: zarif davranış veya zarif olma durumu, incelik, zarafet
    3. mürüvvet
    4. neşe
    Anlamı: üzüntüsü olmamaktan doğan, dışa vuran sevinç
    5. şaşaa
    Anlamı: görkem, gösteriş
    6. ferah
    Anlamı: sıkıntısız, sevinçli olma durumu
    7. haz
    Anlamı: hoşa giden duygulanma, hoşlanma
    8. mutluluk
    Anlamı: ongunluk, saadet
    9. keyif
    Anlamı: canlılık, tasasızlık, hoş vakit geçirme
    10. memnuniyet
    Anlamı: sevinç, sevinme, kıvanç
    11. görkem
    12. memnunluk
    Anlamı: sevinç, sevinme, kıvanç
    13. ferahlık
    14. sevinç
    15. zevk
    Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu
    16. şatafat

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > بهجة

  • 3 روعة

    رَوْعَة
    1. haşyet
    Anlamı: korku, korkma
    2. zariflik
    Anlamı: zarif davranış veya zarif olma durumu, incelik, zarafet
    3. havil
    Anlamı: hevl, korku
    4. şaşaa
    Anlamı: görkem, gösteriş
    5. perva
    Anlamı: çekinme, sakınma, korku
    6. endişe
    Anlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku
    7. korku
    8. görkem
    9. ürküntü
    Anlamı: ürkme duygusu, tevahuş
    10. ezinti
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    11. panik
    Anlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku
    12. şatafat

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > روعة

  • 4 flourish

    n. sallama, savurma, gösterişli hareket, süs, gösteriş, süslü söz, fanfar [müz.], tören borusu, gelişme
    ————————
    v. gelişmek, güzelleşmek, büyümek, yıldızı parlamak, abartılı jestler yapmak, savrulmak, dalgalanmak, sallamak, sağlıklı olmak, süslü konuşmak, süslemek, sergilemek, fanfar çalmak
    * * *
    1. geliş (v.) 2. gelişme (n.)
    * * *
    1. verb
    1) (to be healthy; to grow well; to thrive: My plants are flourishing.) gelişmek
    2) (to be successful or active: His business is flourishing.) başarılı olmak
    3) (to hold or wave something as a show, threat etc: He flourished his sword.) sallamak
    2. noun
    1) (an ornamental stroke of the pen in writing: His writing was full of flourishes.) süs
    2) (an impressive, sweeping movement (with the hand or something held in it): He bowed and made a flourish with his hat.) gösterişli jest
    3) (an ornamental passage of music: There was a flourish on the trumpets.) fantazî pasaj

    English-Turkish dictionary > flourish

  • 5 frill

    n. fırfır, farbala, volan, manşet, fırfırlı yaka, saçak gibi tüyler, süs, gösteriş
    ————————
    v. fırfır yapmak, kıvırmak, kırıştırmak, kırışmak
    * * *
    kırmalı yaka
    * * *
    [fril]
    1) (a decorative edging to a piece of cloth, made of a strip of cloth gathered along one side and sewn on: She sewed a frill along the bottom of the skirt.) süs, fırfır, farbala
    2) ((often in plural) something unnecessary added as decoration: the frills of business (= having expensive dinners etc).) gereksiz şeyler

    English-Turkish dictionary > frill

См. также в других словарях:

  • ayağında donu yok, fesleğen ister (veya takar) başına — yoksulluğuna bakmayarak süs ve gösteriş yapmak ister anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cila — is., Ar. cilāˀ 1) Bir şeyi parlatmak için kullanılan kimyasal bileşik 2) Parlaklık 3) mec. Gereksiz süs, gösteriş Birleşik Sözler cila topu cila yağı mum cilası tabanca cilası Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller cila vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • BEVÇ — Azamet, büyüklük, heybet. Gösteriş, ihtişam. * Zinet, süs, debdebe …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • EFREND — f. Debdebe, gösteriş, süs, bezek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • FANTAZİYE — yun. Yalandan gösteriş, boş debdebe. Zâhirî süs ve zinet. Lüzumlu ihtiyaçtan olmayan ve zevk için kullanılan pahalı eşya.(Sefahet ve dalâlette bozulmuş ve İsevi dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehan ile ruh u… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ZUHRUF — Yaldız. Yalancı süs. Gösteriş. Zinet. Altın …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»